Vay babam vay…
Kaderde bunu görmekte varmış…
Bu ülkenin en sağlam kalesi ordumuzun gizli belgeleri
Doğru yada yalan olarak, işporta malı gibi ortada dolaşacak…
Vay babam vay…
Demokrasi diye diye, aleniyet ve açıklık diye diye ülkemizin namahremi
o..spu bohçası gibi ortalık yerde dolaşacak.
Bu ülke gerçekten feleğini şaşırmış...
Ülke geleceğinin sağlama alınması, namus ve onurunun çiğnenmemesi için yapılan muhtemel ve doğal karşılanması gereken karar ve projeler, birde küstahça “demokrasi” papağanlarınca eleştiriliyor…
Bu ne küstahlıktır.
Siz; “Ordu hiçbir şeye karışmasın, kışlasında paşa paşa otursun” ahkamları kesenler.
Siz; ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, İtalya, Almanya, Çin, Japonya diye başlayıp koskoca bir listeyi önünüze serebileceğim bu ülkelerde dün de bugün de ve yarında orduların perde arkasında durduğu gerçeğini ve bunun o ülke için gerekleri hakkında hiçbir bilginiz var mı?
Konuşurken, teknik olarak, “Ordunun yeri kışladır” denir ama bu ne kadar doğrudur?
Ama elbette bir ülkede bilgi ve gerçek eğitimden yoksunluk varsa, görünen sadece papağanlık olur.
Ülkemiz süt ürünleri mamulatına yatırım yapan (yoğurt, süt markaları) tröstler, halkı kışkırtarak; “Sokak sütçüsünden süt almayın mikroplu, içine su karıştırılıyor” propağandası yaptığında buna uyuldu ve sokak sütçülerinin ipi çekildi. Şimdi ne mi oldu? Süt olmayan sütü, içinde süt olmayan yoğurdu yiyoruz. Çocuklarımız artık gerçek süt içemiyor. Kadınlarımız ev yoğurdu yapamıyor. Oysa sokak sütçüsü yarım kilo süte (mümkün değil ya) yarım kilo da su koysa, bir bardak süt içiyorum diyen, gerçekte yarım bardak ama gerçek süt içiyorlardı. Mikrop olayına gelince, sütün içinde yerleşik yada sonradan oluşan tüm bakteriler 100 derece kaynamada yok olur. Tabi yeni yetme kadıncıklarımızda, uğraşmadan (sütü kaynatmak) bakkala gidip bir şişe alma avantajını yaşama istekleri, tröstlere destek olmaktan başka bir işe yaramadı. Artık sütün sütlüğüde böylece kalmadı.
İşte, biz buyuz…
Papağan…
Çevremizde bir yığın insancık konuşuyor; “Artık, sağcılık solculuk kalmadı…” birde, sivilce beyinleri ile sanki söylediği ne kadar doğruda, küstahça sana doğru burun büker…
Burnu kopasıca zavallılar.
Dünyada, işveren ve çalışan gerçeği oldukça asla sosyal sınıf farkının yok olmayacağı yada yok sayılamayacağı gerçeğini bilemeyen ahmaklar.
“Politikacı yalancıdır” diye söze başlayan ama sağcı politikacıların bu sözlerini baş tacı edip, savunan ahmaklar.
Bu ahmaklıkla da burnunun ucunu göremeyenler sürüsü…
Süslü demokrasi kelimesinin alt yapısını tekniğini – ditaktiğini – diyalektiğini anlamaktan ve idrakten uzak zavallı papağanlar.
Elbette, ordumuz gibi en ciddi konularda da önüne arkasına bakmadan konuşacak, konuşanlara da imkan verecektir.
Dün Hizbullah’ın sesi olan Taraf, sınırları aşıp burnumuzun dibine geldi.
Artık birileri; “Bunların amacı ne?” sorusunu sorup, bu sorunun cevabını da almalı.
Dingo’nun ahırı değil bu ülke…
Dostçakalın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder