AKP’nin Kapatma Davası ile ilgili olarak, en son gelişmeleri yakından izlemek deyin, dostlarla konu ile ilgili yine son gelinen noktalar olarak istişareler için İstanbul dışında idim.
Sisli, oldukça karanlık bir görüntünün ardında bir şeyler yinede görünebiliyor.
Derler ya; “Sağ gözünden sol gözünü sakın” çok doğru.
Herkes bir bekleyiş, bir fırsatın düşmesi peşinde. Çok sakin bir görüntünün altında aslında kazan fokur fokur kaynıyor.
Utandım.
Yığınla insan, bu hengameden “bana ne pay çıkacak”, “Doğacak bir boşluğa kapağı atıvereyim”, “Birileri bir avantada bana verse” politikasında.
Yazık. Çok yazık…
Bir zamanlar bu ülke için kayıp-yitik yıllarımız olan, bütçenin dibini çıkaran nice sağ hükümetler gördük. Emperyalizme – kapitalizme kucak açarak, insanımızı çöp gibi savuran, kaynaklarımızı peşkeş çeken, har vurup harman savuran sağcı iktidarlar.
Paramızı pul eden, sendikaları-sosyal hakları yok eden, yasaları sermaye adına kullanan, işçiyi köle haline getirip, insanlığından çıkaran sağcı iktidarlar.
Enflasyonu – devalüasyonu onların sayesinde tanıdığımız, yüksek faizlerle zengini daha zengin fakiri daha fakir hale getiren dış güdümlü sağcı iktidarlar.
Eğitimin, sağlık politikalarının altından girip üstünden çıkan, din tüccarlarının yalakalığını yaparak ezandan dini eğitime, imam hatip okulları ile cemaatsiz onbinlerce cami yapımına izin vererek toplumda dini hasletleri sözde önde tutmak adına, ülkemizde dini birilerinin tekel ve inisiyatifine satan – devreden sağcı iktidarlar.
Bugün ülkemizin başı dertte. Dinciler deyin, Radikal İslamcılar deyin rahat at oynattıkları, yasalarla dalga geçtikleri bu ortam gökten zembille inmedi.
İnsanın aklı ile dalga geçen, insanı aptal yerine koyan bir kasten yaratılan kaos ortamı.
Sokaklarda; Radikal İslam bayraktarı iktidar partisinin pankartları ilanları bilmem neleri; “Gölgelerin üzerimize geldiği en zor zamanlarda, binlerce kez güneşin doğuşuna şahit olduk”.
Bu ne demek.. Bu ne sorumsuzluk.. Bu ne aymazlık.. Bu ne kendini bilmezlik.. Bu ne densizlik…
Bu resmen kışkırıcılıktır.. Bu resmen hukuka saygısızlık, toplum düşmanlığıdır…
* * *
Evet… Bugün bu noktaya, planlı programlı yapılan karanlık hesaplarla getirildik.
Onca tanıdığım bürokrat var Ankara’da. Çoğu bir kenara çekilmiş. Ellerini eteklerini çekmişler.
Kimi, mide fesadına uğrayacak kadar yemiş…
Kimi, yediğini sıçamayacak hale gelmiş…
Kimi, yok ortalıkta (sordum) yurt dışına gidip yerleşmiş…
Ne ala…
Ülkeni; demokrasiyi kalkan ederek, monarşi ve oligarşi yanlılarına sat, sanrada avantanı alıp demokratik ülkelere yerleş…
Aslan vatan evlatları.
Anıtkabir Bahçesi’nde bir dostun getirdiği nescafeyi yudumlarken düşünüyordum.
Bu ülkede siyasete yıllarını vermiş, insanları…
Aydını, yazarı, düşünürü, tarihçisi, politikacısı, gazetecisi falanı filanı…
Gelişmeleri doğru bir duruşla, dille değerlendirenleri (ki; bir avuç insan) tenzih ederek şunu söyleyeceğim; Bu ülkeye bu alçaklığı nasıl yapıyorlar.
Bazıları bu haltı din adına yediklerini söylerlerken, aklım almıyor…
Bu netice hedef, tamamen Allah’ın emirlerine ve Kuran’a aykırı iken nasıl içlerine sindirebiliyorlar. Nasıl oluyorda bu kadar Allah korkusundan uzak olabiliyorlar.
Dini çıkarlarına alet edebiliyor, halkın din konusundaki eğitimsizliğini – bilgisizliğini böylesine şerefsizce kullanarak istismar edebiliyorlar.
Bu kadar gözleri dönmüş bu çıkarcıların.
Dillerine sözde demokrasi adına bir şeyler dolamış, temcit pilavı gibi koyup kaldırıyorlar.
Doğrular konuşulup, dillendirilmiyor.
Demokrasilerde parti kapatılmazmış mış…
Kıldan yünden nedenlerle işyeri-yerleri kapatılıyor.
Hata yapan bir işyeri kapatıldığı gerçeğinde, ülkemize – toplumumuza, hata yapan bir parti-partiliden daha mı fazla zarar verebiliyor.
Demokrasiden bahseden, demokrasi kaçkınları şerefsizler söyleyin.
Bu ülkede hala borcunu ödemeyenin kapısına icra dayanabiliyor ve evindeki malları karga tulumba kamyonlara atılıp Yedieminlere yığılmıyor mu?
Pervasızca işyeri kapısına konulan binlerce – onbinlerce işçinin, tek bir tanesinin demokratik hakkını arayan çıktı mı?
Sayın Çölaşan gibi dürüst bir aydın – yazar vatan evladı, doğruları yazdığı için işinden olduğu zaman siz şerefsizlerin demokratlığı nerede idi?
Halkın, hergün daha bir yoksulluğa itildiğini, ne sendika ne sosyal hak, ne sağlık politikası kaldığını bal gibi biliyorsunuz. Rüşvetin – kayırmacılığın başını alıp gittiğini görüyor ve yaşıyorsunuz.
Vatan haini şerefsizler, nerede sizin demokratlığınız?
Bu ülkenin; cumhuriyetine, laik çizgilerine, hukukuna, namusuna pervasızca el ve dil uzatılıyor.
Hangi demokratlığın bayrağını sallıyorsunuz alçaklar…
Ülkemiz, müstemleke ülkesine döndü…
Önüne gelen yabancı it – kopuk bir şeyler konuşuyor.
Şunu yapın – şunu yapmayın – şunu şöyle – şunu böyle yapın diyecek cesareti kim hangi namusuz veriyor bunlara…
“Tam bağımsızlık”, “Bağımsızlık benim karakterimdir” namus çizgilerimiz ile birileri oynarken, hangi demokrasiden ve kimler için demokrasiden bahsediyorsunuz vatan hainleri…
Ankara’dan gördüğüm o ki;
Ülkemde insan(!) kalmamış…
Bizim önce insan(!)a ihtiyacımız var…
Dostçakalınız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Evet bunlarla mücadeleye kendine çıkar beklemeden niyatli insan saysısı çok az. Ama hiç yok da değil.
Selamlar
Haklısınız.
Buna yazının içinde değinerek; "Bir avuç" insan demiştim.
Katkınıza teşekkür ederim.
Dostçakalın.
Yorum Gönder