BLOGGER'a TEŞEKKÜRLER DemotikE

14 Haziran 2008 Cumartesi

Sözde müslüman, insan müsveddeleri

Dünkü yazıma, çok eski bir dosttan bir yanıt aldım.
Aynen aktarıyorum; “Be, Hocam ben bu işten bir şey anlamadım. Bu adamların değil suraklarına tükürmek, s..sak (Yarabbi şükür) diyecek kadar onursuzlar. Bir insan düşünüyorum da etten kemikten, bu kadar mı alçalabilir. Bir insan bu kadar mı küçülebilir?... Yazınızda söylediğiniz gibi doğrular hep önlerinde, ama inatla dinen bile sakıncası olan hatta yasaklanmış olanlara teveccüh ediyor, 3 paralık akıllı geçinenlerin ayaklarında paspas olup, insanlıktan çıkıyorlar…”
Bu tespitler bire bir doğru.
Ama yok işte… Yaşam biçimleri kafa yapıları bu.
Bu insanlar, illada birilerinin güdümünde olmak durumunda. Çünkü kendi kendilerine yetmiyor ve kimlik sahibi olamıyorlar.
Radikal İslamcı, takunyalı, sarıklı, şalvarlı cemaatlerde “Kurtlar Vadisi” hayranlıkları ile, hacı – hoca – dayı – baba – mübarek salçasından aşure yapmaya çalışıyorlar.
Yok. İşin şakası bir yana, içlerine girdiğim sürece zavallı biçareleri gördüm. Bunlarla sohbetlerim oldu.
Ama yok. Bu adamlarda inanın hiçbir şey yok. Eğitim yok, adam gibi kulaklarına bir şeyler söyleyen yok. İmkanları yok. Ot yok, ocak yok. Bir şekilde bu vampirlerin arasına düşmüş. O vampirler, O’nu inek gibi sağıp, kanını emiyorlar ama farkında bile değil. Çünkü akşama bir tas bulamaç önüne konacak.
Meslek yok, yetenek yok, iş yok. Aynı işi yapan başka ciddi bir iş yerinde, aynı evsaftaki bir işçi günde 8 saat çalışıp, ayda 1000 lira cebine koyarken, bu gariban bu vampirlere günde 10-12 saat çalışıp ayda 300 bilemedin 400 lira ancak alabiliyor.
Başka işyerleri, adamı kaç saat çalıştırıyor, kaç para veriyor ve hele sosyal haklar konusunda hiç bir şey gerçekten bilmiyor.
Ama o iş yerinin sahibi (genellikle imamlar yada cemaat içinde yeri yüksek gösterilenler – Tövbeciler bilmem kimler gibi) angarya işleride sırtına yüklemekte bu zavallıların.
Bu garibe verilen sözlerde hiç değişmez. Her cemaatte hemen hemen aynıdır; “Seni biz evlendireceğiz. Evini kuracağız, eşyanı alacağız. Sen bizim kardeşimizsin. Her sorununu biz halledeceğiz”.
Dünyadan bir haber bu garip ne yapsın… Nimet bulduğunu, kendisine yardım edilip destek çıkıldığını – çıkılacağını sanıyor.
Eeee… Bundan sonrası ver elini önce, şeyh hazretlerinin yada baştaki hangi yiyici ise onu ziyaretle başlıyor işler. Haa… Sahi mübarek kişi diyorlardı bu kan emenlerin başındakilere.
Nasıl bir mübareklikse, “Rabbena hep bana… Kaşığımdan artanlar fakire fukaraya…” diyen Müslüman müsveddeleri.
Bu garibandan birde, sözde yardım adı altında para alıyorlar, gazete ve dergilere abone ediyorlar. Yani kaşıkla verip kepçe ile alıyorlar.
Bu gariban çok bereketli çoook, etinden, sütünden, kemiğinden, iliğinden, postundan, gücünden velhasıl her birşeyinden yararlanıyorlar.
Şimdi bu garibe bir örnekleme yapalım.
Ve bu örnek Erbakancılar cenahından olsun.
Şimdi bu adama Erbakan için; “Neden mücahit deniyor” dediğinizde yüzde 99.9 alacağınız cevap; “Kıbrıs’ı kurtardı. Harekat emrini verdirdi” diyecektir.
Öyle bellettiriliyor. Ve bu gariban da “Acaba bu ne kadar doğru? – Doğru mu? – Aslı nedir” diye soracak hali – vakti – imkanı – açılımı – çevresi yok ki…
Üstelik bu palavrayı sallayan, bu garibin vebalini de üstlenenler Müslüman görünüyorlar. Müslüman gibi davranıyorlar. Bu biçare bunlara inanmasında ne yapsın.
Şimdi siz kalkın işin doğrusu olan; “Kardeşim bak… Ecevit, Genelkurmay Başkanı ile istişare etti. Sonrada Başbakanlık’ta Erbakanın’da katıldığı bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda, asker; “Hazırız”, Başbakan; “Ulusun namusu söz konusu” dediğinde Erbakan; “Ben bu konuda çekinserim. ABD’li dostlara ters düşmek durumu hasıl olabilir. Bu da yanlış olur” demiştir.
Demiştir de, gel bunu o sivilce beyinliye anlat bakalım.
Hem kel hemde foduldur bu garip.
Geçip karşınıza birde, uyduruk yazarların, palavralarını sanki doğru imiş gibi utanmadan sıkılmadan, pervasızca savunmaya da kalkarlar.
Ve hemde bu densizliği sizin eğitimli kültürlü olduğunuzu bilmesine rağmen küstahça yapabilir.
Sizlere bir şey söyliyeyim mi… Bunu her ne kadar doğru da olsa, ötesinde dünya bu konuda bilgili olsa, bu dingillere bu gerçeği – doğruyu anlatamazsınız.
Bu yaşa geldim, belki yüzlerce binlerce kişiye bir şeyler anlattım. Ve en geç algılayanlara bile bir şeyleri anlatabildim. Ama bu insanlara nafile.
Burada bir şeyler anlatmaya çalıştım ama bakmayın siz. Gerçekte bu insanları tarif etmekte anlatmakta güç.
O mekanlarda gerçek insanlar yaşamıyor. O insanlarla sokaktaki insanı yan yana koyarak yaklaşımlarda bulunmak büyük hatadır.
Dikkatle bakarsanız, basına yansıyan yüzlerinde kıyısından köşesinden de olsa bu farkı anlayabilirsiniz. Zaman içinde bu fark biraz mürekkep yalamışlarca daha iyi anlaşılabilir olmaya başlayacaktır sanırım.
Yalnız şu da unutulmamalı… Farklılıktan bahsettim. Bu onların, kendileri dışındakilere de bakışı budur. Onlarda kendileri dışındakileri çok farklı görmekteler.
Tek fark, biz onları arka sokakta görsek yürür geçeriz.
Onlar bizi görse, en azından taşa tutar.
Bu farkta olsun artık, bu iradesizler demokrasi ve insan hakları yanlıları ya…
Dedelerinin kanı ile sulanmış bu vatan toprağını, vatan hainlerine teslim etmeye kalkan, onlara askerlik yapan şerefsizler.
Dostçakalın.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Son zamanlarda Taraf gazetesinin artık açıkca hukuk düşmanı tavırları dikkat çekiyor. Bu konudaki yorumlarınızı da merak ediyorum.

Dostçakalın

Uygarradikal

Demo dedi ki...

Daha önce bu konuya değindim ama bağışlayın, bu yazı blog ortamına aktarılmamıştı.
Konuşulacak ve söylenecek çok şey olmakla birlikte, netice olarak 2 aracının araya girmesi ile Fetullah Gülen sermayesi ile kurulduğu gerçeği ortada.
Yanlız şöyle bir farkla.
Gerçek sermayedar Kuveytli bir iş adamı. Fetullah'a bu işi ihale ediyor. Çünkü bu iş adamı parasını bir şekilde elden çıkarmak durumunda idi. Kara paranın aklanması değil bu bilirsiniz. Global iş dünyasındaki para hareketleri olarak ifade etmeye çalışayım. Bu para şişkinlik yapmakta, dengeleri bozmakta idi. Para, Ortadoğu'daki kadın ticaretinden elde edilmiş bir para, birde bunun elimde henüz belgesi yok ama söyleyeyim, yasadışı organ satışları denmekte. Zaten Fetullah Gülen Cemaati'nde olsun diğer cemaatlerde olsun, yaşlı kimsesiz müridlerin ölü (!) bedenlerinin haraç mezat satıldığını biliyoruz.
Dolayısı ile bu bilginin doğruluğu yüksek ihtimal dahilinde.
Kuveytli'nin, Gülen'e aktardığı parada Gülen'i paravan arkasında tutmaya çalışan biri aydın geçinen, (Radikal İslamcılar öyle diyor) diğeri gazeteci geçinen kişiler.
Taraf Gazetesi adını da veren bu kişiler. Bir zamanlar (şimdi yayınlanıp yayınlanmadığını öğrenemiyorum. Çünkü "yayında" diyende var. "Yayını durdu" diyende. Elime almadan gözümle görmeden inanmam) Hizbullahçıların İran - Irak - Suriye - Filistin'de ve arada Türkiye'nin Güneydoğu'sunda da kendini gösteren bir gazete idi Taraf. Şimdi bu isim Türkiye'de kullanılıyor. Kişisel tahminim o ki; sanırım Taraf'ın diğer ülkelerde yayınını kestiler. Bizdeki Taraf'la devam etmek fikrindeler. Bunu, gelecek itibari ile stratejik bir ön adım diye görüyorum.
Radikal İslam kendi söylem ve fikrini yaymaya çalışırken, yuvalanıp merkezler edinirken en büyük sorunları aydınlar.
Ülkenin okunan, çevresi olan, popüler ve belli bir kitlenin sempatizanı olduğu kişiler onlar için önemli. Yine netice olarak, bu kişiye-lere istedikleri herşey veriliyor ve yanlarına çekiyorlar.
Bu anlattıklarım yeterli olur mu bilemem, yakında bu konuyu daha bir derinlemesine ele almak istiyorum ama beklediğim bir şeyler var.
Evet. Gördüğünüz gibi "Herkesin bir fiyatı vardır" gerçeği burada apaçık ortada.
Onun için, ben şahsen "herkes" değilim ve olmayacağım.
Allah, insanımızı "herkes" olmaktan korusun.
Dostçakalın.

Adsız dedi ki...

Başka ülkedeki bir insanın, "keşke düşman işgali altında kalsaydık" dediğini duyan var mıdır acaba? Mesela, bir Fransız "ah, keşke Hitler yenilmeseydi, Nazi'ler Paris'te kalmaya devam etseydi, ne güzel olurdu' dese, tüm Fransızlar o kişinin deli olduğunu düşünür ve akıl hastanesine kapatırlar herhalde. Bu kişilerin beynini nasıl bir çamaşır suyuyla yıkıyorlar merak ediyorum, vah vah...